Şiddet üretimi, insanın var kılınmaması sorunsalı veya popülerleşmiş bir ifadeyle ötekileştirme
Uzun zamandır şiddet biçimleri ve şiddet kavramının çerçevesi hakkında düşünüyorum. Kim olursa ve ne olursa olsun bir insanın var kılınmaması bir şiddet biçimidir.
Örneğin digital sosyal medya platformlarında yada kamusal herhangi bir mecrada ; Kendinizi sürekli sizi takip edenlerce onaylanmak üzere sunmak ancak ötekinin kimliğine zihninizde oluşturduğunuz statükocu bir süzmeyle ben önemliyim, onlar öğrenmesi gerekenler gibi sürekli kendi cümlelerinizi ifade ediyor olmanız da bir tür şiddettir.Şiddet ayrıca bir enerji olarak yapıcı olarak kullanıldığında her kavramın çift yönlü oluşu gibi tu kaka değildir. Şiir de bir nevi şiddettir var olmaya yönelik bir haykırıştır. Müzik de bir tür şiddettir dinlemek istemeyen için sürekli konuşan bir tipleme de şiddet üretiyordur. Ancak burada temel problem herkes için bu yapıcı ortam ve olanakların işlerlik kazanıp kazanmadığı.
Velhasıl hiç bir çıkarınız olmaksızın bir canlı türü yada insan varlığının var olmasına yönelik şefkat geliştirebiliyor olmak bir nebze sağlıklı gibi sanki. Herhangi bir insan varlığı oluşumunun kendi olma sürecine dahil olup onun kendisi olma olanaklarını oluşturacak bir yapı, sistem kurulmasında ne kadar sorumluluk alıyorsunuz? Geçmişte yada şimdi, şuanda ne kadar önemsediniz?
Yine geldim Kierkegaard'a; yani bütün bu ironik ve diyalektik iletişim, eytişim, bildirişim yolları, kavramlarında sanki hep bir çift yönlülük var gibi gibi
Tıpkı sınıfta farklılık arz eden çocuk gibi, böyle çok fazla gözlemim var. Sınıf öğretmeni şikayetçi, arkadaşları şikayetçi, çocuk artık kendini ifade etmek için şiddet üretmeye başlıyor. Onu var kılmadınız çünkü, o da kendini farklı göstermek istiyordu.
Soruyu şöyle soralım; Neden bir çocuk şiddetle kendini ifade etme yoluna gitti. Çünkü şiddetini üretmesi için ona bir piyano yada basketbol topu verilmedi. O da arkadaşlarını yumruklayarak, tekme atarak kendini göstermeye başladı bu sefer
Bir toplumda da kendini ifade etmeye izin vermediğiniz her insan, yada kabileleşenler size karşı bir gün bir güruh ve ideoloji olarak karşınıza çıkacak, bu kaçınılmaz. Ötekileştirilen herkes bir gün sizi ötekileştirecek
Freudiyen bir bağlamda toplumsal yetkeye karşı bastırılan her düşünce, insan varlığı, toplumsal ötekileştirilmişler tarihsel olarak bir sonraki hamlede güçlenmesi kaçınılmaz değil mi diyalektik olarak?
Yorumlar
Yorum Gönder