Afşar Timuçin’in ardından...



“Ölüme gelince, ona kendimizi hazırlamamız gerekir. Cicero, Felsefe yapmak ölüme hazırlanmaktan başa bir şey değildir dermiş. Montaigne de kısa yoldan “ Felsefe yapmak ölmeyi öğrenmektir.” der. …Montaigne’e göre Eğitimin amacı insana doğru düşünmesini öğretmektir. Zihnin doğrulara ulaşması için bilincin aydınlık olması, bilincin aydınlık olması için de iyi bir eğitimden geçmesi gerekir.”

Gerçekçi Düşüncenin Kaynakları, 2.kitap,Gerçekçi Düşüncenin Gelişimi, sayfa 80


Afşar Timuçin’den Estetik, Sanat Felsefesi Tarihi, Düşünce Tarihi, Metin İncelemeleri dersleri verdiği seminer programına Toplumsal Araştırmalar Vakfı’nda ve İstanbul Üniversitesi’nde Sinema Klübü seminerlerinde toplam 2 yıl katıldım. Kendisiyle doğrudan sohbet etmek, birlikte ortak okuduğumuz metinler hakkında tartışmak mümkün olduğu için kendi adıma şanslıyım. Hayatımın ilk gençlik yıllarında Gerçek Aydın insanlarla benim saygı duyduğum, eserlerini okuduğum insanlarla karşılaşmak benim açımdan şanslı olduğum konulardan birisiydi. Zamanımın nasıl verimli, üretken, entellektüel sanat kimliğimin oluşmasına katkı sağladığını bugün ilerleyen yaşlarımda fark ediyorum. Benim kendimle ilgili yapmam gereken önemli hamlelerden birisi belki daha gençlik yıllarımda öğretmenlik yerine bir sanatçı kimliği olarak toplumun içine kendimi fırlatmalıydım. Daha mütevazi yollardan kendi içime dönük yollara sapmış olmam bana zaman kaybettirdi. Bana zihnime ufuklar açan insanlar olduğu gibi benim enerjime iyi gelmeyen ruhuma zarar veren durumlar da oldu. Ruhuma zarar veren durumlardan dolayı bugün olmam gereken noktada değilim, toplumun ilerisinde fark edilen, değer, saygı gören bir statüde iktidar kurmak bana iyi gelirmiydi bilmiyorum. Ben anarşizm feminizme yakın akışkan bir oluşumum varken, Afşar Timuçin ile şimdi kendimi kıyasladığımda o daha stabil, kararlı, diyalektik düşünceye inanıyor ancak oldukça ılımlı bir şekilde kendi kabuğunda sanat ve felsefi düşüncelerle toplumun değişebileceğine ilişkin bir umudu var. 1968 tarihsel kuşağının son kırıntı insanlarından birisi belki de bu nedenle sadece fikirleri bu noktada kaldı. Descartes ve Fransız Aydınlanması daha çok onun zihinsel şemasını oluşturan tarihsel arkaplan. Fransız Aydınlanmasını Türkiye’de Türkçe irdelemiş en geniş kapsamlı düşünen insandır. Flaubert, Montaigne, Kant, Descartes, Shakespeare en sevdiklerinden, yapıtlarında olumluyor  sanatçı ve filozof kişilerini.

Flaubert’in Madam Bovary incelemesini yaparken, bu eser sanırım en sevdiği eserdi, dönüp dolaşıp Flaubert’e konuyu bağlardı. 2000’ler öncesi bir dönemde hafızamda ve notlarımda karşılaştığım bir düşüncesi “ Gerçek sanat yapıtı tamamlanmamışlık hissi verir ve zihnimizde var olmaya devam eder.” Bu hisle o eser bizim için yeni düşünceler, yeni imgeler oluşturmamızı, insana dair yeni ufuklar, perspektifler oluşturmasını bekleriz. Doğrudan tükettiğimiz, hiçbir izi kalmayan ve hatırlanmayan bir eser sanırım bir sanat yapıtı olamaz. Burada sanat eseri olarak bahsettiği edebi metinler ancak bunu sanatın diğer alanlarında da düşünebiliriz.

 


“Bazı kentler uzaktan küçük görünür. Ya da en azından onun pek de büyük olmadığını düşünürsünüz. Düpedüz bir duyu yanılsamasıdır bu. Otobüsten iner inmez, hatta daha yere ayak basmadan anlarsınız ki o kent iki günde gezilip bitirilebilecek gibi değildir. Ülkeleri gezginler kadar kötü tanıyan kimse yoktur derler. Bir yeri tanımak için azçok yerleşik olmak gerekir.”

 Gerçekçi Düşüncenin Kaynakları, 2.kitap,Gerçekçi Düşüncenin Gelişimi, sayfa 5

 

“Yolculukta çok zaman harcadınız mı kendi yurdunuza yabancı düşersiniz, geçmiş yüzyıllarda yapılan şeylere çok ilgi duydunuz mu doğal olarak bu yüzyılda yapılanlardan habersiz kalırsınız. Aradığı şey gerçek bir dayanaktır. Bu dayanağı hemen her yerde arayabilir, arayacaktır da. Tarihin kıvrımlarında, bilgi alanlarının tümünde bir içsellik deneyinde, her yerde. Ne varki her yerde bulunan şey birazcık bir şeydir, oysa o kökten çözüm ister, artık toprağın kazılamaz olduğu bir derinliğe ulaşmak ister.”

Gerçekçi Düşüncenin Gelişimi, Edinilmiş bilgiye güvensizlik, sayfa, 161


Afşar Timuçin konuştuğu gibi düşünen ve yazan, yazdığı eserlerinin vücut bulmuş haliydi. Hayatım boyunca çok az insanda rastladım bu duruma eserleriyle kendisini bu kadar özdeşleştiren. Descartes’ı ne kadar iyi özümsediğinin ve Fransız Aydınlanma Düşüncesinin Öznesi haline gelmiş bir Filozof, Türkçe ve Fransızca Düşünen bir Filozof, Yazın İnsanı, Düşünce Tarihi Uzmanı, Diyalektik Sanat ve Düşünceyi Dilde yapılandırmaya çalışmış zengin bir evreni olan gelecekte en az 150 yıl daha etkisini yeni yazın, felsefe, edebi metinlerde varlığını, referansını Heidegger’in deyimiyle varolmaya, varlık bulmaya devam edeceğine inanıyorum, düşünüyorum.


31.07.2024 saat : 13.08

Mehtap Kılıç Aziza La’Ra Kuğu (Akışkan varlığımın şimdiki durum özellikleri: Filozof, Şâir,Deneme, Öykü,Roman Yazarı, Sinema Analizanı, Feminist,Ressam)

 

Yorumlar

Tüm zamanlar