AĞLAMA AĞLAMA ÇOCUK
İNSAN YAVRUSU
Bu
hafta 2 kez 2 farklı yerde 2 farklı ebeveynin
çocuğunu azarladığını gördüm, tanık oldum. Bir tanesi caddede yürüyorlardı,
çocuk ağlıyordu sürekli ve baba sürekli “ ağlama, ağlama” diyorum sana diyordu.
O sırada muhtemelen zihni başka şeylerle doluydu ve o sürekli tekrar eden
ağlama sesini duymak istemiyordu. Aslında kendine odaklanmıştı, çocuk ne
istiyor, neden ağlıyor, niçin acı çekiyora odaklanmamıştı. Çocuk o sırada acı
çekiyordu böyle bir realite vardı, ebeveyn bunun üzerine asla düşünmüyordu,
düşünmek istemiyordu. Kontrol etmesi gereken bir çocuk vardı, onun duygularını
yönetemediği için sinirleniyordu. Benzer bir şekilde bir annenin çocuğuna yine
kızarak, “ ağlama diyorum sana” diyerek kolundan çekiştirdiğini, çocuğunu
kontrol etmek için hakaret ettiğine tanık oldum. Benzer davranışları kontrol
etmeye çalıştıkları evcil hayvanlarına da davranabiliyor insanlar, kontrol
edemedikleri zaman kızıyorlar ve onun duygularını kendi istedikleri şekilde
olsun istiyorlar. Çocuk ailenin mülkü ve anne babanın kontrolünde ve o nasıl
isterse öyle davranmak zorunda bir canlı türüymüş gibi. Bana bu durum yaklaşık
10 sene önce bir gün çalıştığım okulda Okul Rehberlik odasına gelerek hüngür
hüngür ağlayan bir çocuğu hatırlattı. Çocuk henüz ilkokul öğrencisiydi ve
inanamadım bir çocuk nasıl bu kadar kendi haline bırakılabilir.? Çocuk kendi
halinde duygularına asla dikkat edilmemiş ve duygusal ihtiyaçları
karşılanmamıştı. Bir insan yavrusunun duygusal ihtiyacı ne olabilir bunu
düşünüyorum son zamanlarda.? Çünkü bildiğim bir gerçek varki bu gerçek tüm
ruhumda yankılanıyor, insan tek başına var olamayan bir varlık. Bir kurt
yavrusu bir kedi yavrusu bir köpek yavrusu bile kendi başının bir nebze
çaresine bakabiliyor, canı acıdığında ısırabiliyor, tırmalayabiliyor, ortamı
terk edebiliyor, kendini daha güvende hissedeceği bir alana geçiş yapabiliyor,
kmlerce yol yürüyüp başka yerler keşfedebiliyor. Ancak insan yavrusu öyle mi,
öylece bekliyor annesi babası gelsin, onu sarsın sarmalasın, korusun, güvende
olsun, ona şefkatini sunsun istiyor. Şefkat göstermek anlamak ve hissetmek
demek, çocuğunuza gösterdiğiniz şefkat, herhangi bir canlıya gösterdiğiniz
şefkat onun duygularını anlamak yönünde ve hissederek olur. Mekanik bir şekilde
bir makine gibi komutlar verdiğimiz bir varlık değildir insan yavrusu.
Doğrusu
neydi? Nasıl mümkün olabilirdi?
Karşındaki çocuk niçin
ağlıyor, bunu düşünmeliydin? Öfkesinin ifade edilmemiş hali acıya dönüşmüştü,
bir anlamaya çalış bakalım, nedir onu inciten, yaralayan, acı çekiyor insan
yavrusu. Biraz anlaşılmak, dinlenilmek, hissedilmek istiyor. Onu doğru mu
anlıyorsun? Yoksa bir çocuğun ağlayışına ayıracak vakit yok mu? Nasıl olsa
kendi kendine geçer mi diyorsun? Bu anlaşılmamalar birikecek ve öfkeli bir
balon haline gelecek bir gün, kendi duygularından yalıtılmış bir insan varlığı
haline. Böyle mi olsun? Değişik sebepleri olabilir, belki o an çok istediği bir
şey karşılanmamıştır, bu durumda neden olamayacağını gerekçesi ile anlatarak ikna
edebilirsiniz dürüst ve samimi bir şekilde. Belki bir durum yaşadı okulda onu anlatmak,
paylaşmak istiyor ve onu dinleyerek kendi negatif duygusunu sağaltarak ifade etmesini
sağlayabilirsiniz. Çünkü her insan yavrusu anlattıkça problemini rahatlar anlaşılmış
ve kabul görmüş olmayı ister anne babasından. İfade edilmemiş duyguların ifade edilmeye
ihtiyacı var ve bunu yok sayamayız. Bir yerde patlar tekrar, o nedenle bastırmak
yerine ifade etmek ve çocuğun duygularını anlatma ve ifade etme ihtiyacını karşılamak
sorumluluğunu üstlenmek zorundadır anne baba. Eğer duygularımız doğru yerde, doğru
zamanda ilgili kişilere aktarılırsa başka yerlerde başka kişilere aktarılmamış olur
ve bir süre sonra duygular akışkan olduğu için daha dengeli, kendi merkezinde, hizalanmış
bir ruh haline geri dönebilir insan yavrusu.
Yorumlar
Yorum Gönder