Bir Kadın, Bir İnsan neden intihar eder? insanlar neden intihar ediyor? İntihar
bireysel bir seçim midir?
İntihar bireysel bir seçim değildir,
başka insanların ölümcül davranışlarının yıkıcı etkisinden kurtulmak için
bireyin son çırpınışıdır. İnsan yalnızlıktan ( bırakılmışlık, terkedilmişlik değil, ihtiyaçları karşılanmış doygun bir insan bireyselliği içinde olmaktan bahsediyorum) asla ölmez, ancak bir insanı bağlı
bulunduğu klan içindeki insanların tahakkumü, saldırganlığı, saygısızlığı, zarar
verici davranışları bireyin kendisi olma mücadelesini yavaşlatıp, onu ölüme
sürükler.
Bu yazıyı okur okumaz kafanıza dank etmesini istediğim gerçekler, sürekli beyninizde infilak etsin. Albert Camus’un Sisyphos Söylemi’ni Felsefenin temel probleminin yaşamaya değer olup olmadığını anlamaktan geçtiğini irdeleyen deneme yazılarını dikkate almayarak düşünüyorum. Bu problem Felsefenin temel probleminin yaşamaya değip değmediğini inceleme alanından, bireysel varoluş anksiyetisinin ağır depresyon durumundan daha vahim hiper gerçek bir insanlık sorununa işaret ediyor. Ben bir başkasına varoluşunu gerçekleştirmesinde, kendisi olmasında ne kadar rol yapıyorum? Bir rolüm var mı? Sistemin herkes için herkese eşit haklar sağlaması bakımından yeniden kurulması gerekiyor. Hiç kimse evsiz, aç kalmamalı. Tesadüfen ekonomik olarak iyi durumda sevilir arzulanır bir varlık, tesadüfen de sevilmeyen ekonomik olarak ihtiyaçları yok sayılan varlık haline gelmemeli. Bir insan yüceltilirken başka bir insan aşağılanmamalı. Bunun sürekli kontrolü yapılmalı, hiçkimse mutsuz kendi varlığını gerçekleştiremeyen bir tek insan haline getirilmemeli. Eğer annesi, babası yoksa hemen ona şefkat gösterilen mekanlar, maddi destekler, barınak, yemek, içmek, seyahat özgürlüğü sağlanmalı. Bunu hiçbir parti yapamaz, bunu ancak yeni bir sistemde tüm çocukların mülkiyetlerinden alınarak ortak sahip olunan bir toplumsal düzlemde yeniden yapılandırılması gerekir. Tesadüfen yeteneklisin, zenginsin sen diyerek hiç kimse zengin, özerk, holding sahibi, diğerlerinin sahip olmadığı güce erişemez. Bunun suç olması gerekir. Tüm insanlar eğer avrupa turuna çıkamıyorsa bazı insanların avrupa turuna çıkması suç olmalı. Herkesin piano fortesi yoksa 1 kişinin piano fortesi olması suç sayılmalı. Herkesin evi yoksa, kirasını ödeyemiyorsa evi olanların evinin olması suç sayılmalı. Herkes tedavi masraflarını karşılayamazken bazı insanlar özel sağlık koşullarından yararlanıp daha uzun yaşıyorsa bu bir suç olmalı. Herkesin uzun yaşamasını sağlayan bir sistem kurulmak zorundadır. Bazı işleri yapanlar hızla zenginleşirken, gece gündüz çalışıp yoksul kalınıyorsa bu zenginleşenlerin zenginleşmesi suç sayılmalıdır. Herkesin zenginlik düzeyi aynı seviyede olmalıdır.
Kapitalist Ekonomik ahlak yasasında evleri, arabaları, çocukları, anneleri, babaları, sevgilileri olanların sahip oldukları mülkiyetli ilişkilerinin dışında diğer insanların varoluşuyla ilgilendiklerini sanmıyorum. Onlara göre bu onların problemi değil, ancak herkes sahip olduğu şeyler, ilişkileri bir anda hepsini, belki bir kısmını kaybedebilir. Bazen de tam tersi durum bir anda popüler bir kimlik haline gelip mülkiyet ilişkilenmelerini kendi klanının insanlarını arttırabilir, güçlenip palazlanıp ne kadar yaşayacaksa artık başkalarını hor görmek, aşağılamak insiyatifini elinde bulundurabilir. Kapitalist ahlak yasası normları böyledir, senin sahip olmadıklarını umursamamazlık doğal haline bürünebilirsin, bu da oldukça doğal gelir kişinin kendisine, sanki kendisi hiç ölmeyecekmiş gibi hisseder, hiçbir şey kaybetmeyecektir. Oysa hayat her an senin de bir şeyleri yitirebileceğini sana bir gün gösterir, ancak bunu fark ettiğinde ömrünün bir kısmını yaşamış olursun. Temel sorunumuz şu, bir başkasının acısına bakabilir miyim.? Bir başkasının insan olma çabasında benim etkin bir insan olarak nasıl bir duruş sergilediğim? Eğer muhalif bir kimliğim varsa, ben evrendeki tüm insanlığa karşı onu anlamak çabasından feragat edemem, çünkü bu benim için zorunlu bir insanlık gereğidir. Dünyadaki insanlar ancak muhalif insanlar sayesinde ve olması gerekeni yapanlar sayesinde insan olma çabasını sürdürebilir.
Bir kadının intihar haberiyle karşılaştım ve bu durumla ne kadar sık karşılaştığımı fark ettim. Dikkatimi küçük yaşta sen tanrısın diyerek kendisine fetiş nesnesi piano forte verilen kendisini dünyanın tanrsı gibi gören küçücük yaşlarda konservatuar denilen yerlerde teknik birkaç kıpkısa eğitim programıyla küçük bir hitler askeri gibi algılayan piano fortesiyle gülücüklü fotoğraf fetişlerinin brahms çalan parmaklarına da bakıp hipnotize olup hayranlık pozuna girip acı çekebilirdim. Başında bekleyen anası babası kendi yapamadıkları arzularını çocuk hitler tanrıcık fetişlerine yüklemiş diğerlerini seyirci pozisyonunda aşağılamak için beklemektedirler. Hiç kimsenin burnu kanamamıştır bunlar pahalı uçak biletleriyle gezip tozup küçük yaşda tanrı ikonları olmuşlardır. Hiçbiri sanatçı değil çünkü, çünkü diğer çocukların piano fortesi, annesi, babası yok. Herkes aynı eşit değil, eğer eşit bir dünya olsaydı herkes piano forte uygulardı ve herkes pahalı uçak biletleriyle gezip sosyal medyadan konserlerinin fotoğrafını gösterirdi. Herkes evinin, arabasının, yediği içtiği her neyse onları gösterirdi, başkalarının yapamadığını yapmak suç sayılmalıydı. Eğer herkesin evi yoksa tüm evler yıkılmalıydı, eğer herkesin piano fortesi yoksa tüm piano forteler çalınmalı değil parçalanıp yok edilmeliydi. Herkes eğlensin herkes mutlu olsun. Doğan çocuklar herkesin çocuğu olmalıydı, bir insan tek başına bırakılmamalıydı. Kirasını ödemeliydiniz, ona şefkat göstermeliydiniz, ona piano forte hediye etmeliydiniz, bütün konservatuarları kapatıp tüm herkesin istediği zaman istediği eğitimi alabileceği mekanlar inşa etmeliydiniz. Hiç kimse acı içinde erkenden ölmemeliydi bu sistemde. Kurulacak yeni bir sistemde hiç kimsenin gözyaşı ve kanı akmamalıydı.
Neden peki? Kadın cinayetleri Politik bir problemdir daha kötüsü genç insanların intiharı da bir politik problemdir. Herkes birbirini yaşatmak zorunda gebertmek değil. Öz yıkım davranışı başkalarının bir insana nasıl zarar vermiş olduğunu gösterir. Genç insanların ölümünden ve insanları intihara sürüklüyen tüm sebeplerden toplum genel olarak suçludur. Gepgenç bir insanı kimler ölüme sürüklediyse onlar suçludur, genç insanların ölümünden herkes suçludur. Hiç kimse intihar etmek üzere hayata gözlerini açmadı, her insanın doğal bir şekilde yaşamak, mutlu olmak dürtüsü bulunur. Sonra da hiç utanmadan hayat dolu gepgenç bir insanı sinsice alçakça öldürüp intihar süsü veriyorsunuz. Bakın bakalım iyice bakın intihar eden insanın yüzüne o mu daha çok yaşamayı hak ediyor yoksa sinsice öldürenler mi? sevdiği birini kaybetmiş acı çekiyor olabilir acısını anlamaya çalışmadınız tek başına bir köşede mutluluk oyunları oynarken acı içinde bıraktınız sizler yaptınız sizin toplumunuz yaptı. Bir insan niçin intihar ediyor ? çünkü ruhuna bedenine varoluşuna insan olma çabasına zarar verdiniz. Onu incittiniz yaşama arzusunu yok ettiniz, dünyaya, topluma, insanlığa güvenine zarar verdiniz. İntihar eden fenomen diyerek de genç bir kadının ölümünü teşhir eden haberler de zerrece acı çekmeyen tüm insanlık suçludur. Kimi intihara sürüklediyseniz bir sözünüzle, bir tavrınızla suçlu sizsiniz, o sizden daha çok yaşamayı, mutlu olmayı hak ediyordu. Bir insanın yaşam enerjisini hiçe sayarak onun olmak istediği insan olmasına değer vermeyerek ona bu toplumda yer vermeyerek hep birlikte öldürmüşsünüz. Onu var etmek için sorumluluk hissetmemişsiniz çünkü sizin malınız değil, istediğiniz zaman kullanabileceğiniz bir eşyanız değil. Bir insan neden intihar ediyor ? çünkü artık insana dair inancını zedelemişsiniz. Bir insanı sevebilme yetisini yok etmişsiniz. Birine güvenme ihtiyacını yok etmişsiniz. Genç bir kadını intihara sürükleyebilecek görünmeyen sebepler : Kadını nesneleştirip sapıkça kullanmak istemiş olabilir birisi, genç kadın da direnmiştir, istemiyordur o kişiyi sevmiyordur ve tek çareyi ölümde bulmuştur. Sevmediği biriyle olmak istememiştir, istemediği şekilde kontrol etmeye özgürlüğünü kısıtlayıp fiziksel ruhsal olarak sistematik partneri zarar veriyor olabilir, genç kadın dayanamamıştır kendini öldürerek saplantılı sadist kişiden kurtulmak istemiştir. Eğer toplumdaki sistem hiç tanımadıklarımıza karşı da bir başkasına saygı göstermek ve onun varoluşunu korumak üzere bir sistem kurulmuş olsaydı mülkiyetçi ilişkileri olmayan bir sistemde herkes herkese karşı sorumlu hissederdi, hiç kimse ölmezdi. Yaşamak üzere hayata gelen bir insan bir başkası onu ölüme sürüklemediği sürece yaşar çünkü hayat güzel ve mücadele etmeye değer.
25.09.2024
saat.: 19.57
Feminist
Filozof, Muhalif Bağımsız Sanatçı, İnsanlığın en üst formu : Mehtap Kılıç Aziza
La’Ra Kuğu ŞANS
Yorumlar
Yorum Gönder