“The Hours” Sineması,  Virginia Woolf’un Bir Nehirde kendi fiziksel

varlığını bitirişindeki Paralellik



                Sinemada 3 farklı zaman 3 farklı kadının tek bir zamanda sıçramalarla anlatımında bilinç akışı tekniği Virginia Woolf’un romanlarındaki teknik, sinemadaki anlatım tekniği de buradan esinlenilmiş bir postmodern anlatım tarzı olarak tanımladım. 1923 Londra’sında Virgina Woolf, hem romanı “Mrs..Dalloway’i imgeleştiren kişi hem de kendi varlığını sonlandırmak üzere imgesel olarak bunu tasarlama aşamasındadır. 1951, Los Angeles’da Laura Brown; Okur Rolünde, Mrs.Dalloway’ı okurken bir taraftan eşine doğum günü partisi hazırlıyor bir taraftan kendisini öldürmek hakkında imgeler kuruyor. 2001; Newyork’da, Clarissa Vaughan, Mrs.Dalloway’in  kendisi olarak eşine aids hastası olan, şair, yazar kimliği ile gösterilen kişiye bir kutlama partisi hazırlığındadır. 3 farklı zamandaki kadınların ortak özelliği arafta oluşları, sadece 2001’deki kadın daha serinkanlı eşinin ölüme yaklaşmasını izleyen rolünde, bu şekliyle bir meta gözlemci, olayları dışarıdan izleyen rolünde. 1923, 1951 tarihlerindeki Kadınlar ise yazar Virginia Woolf’un kendisi ve okur Laura Brown  birbirine benzer psikolojik durumdalar. Okur ve Yazar arasındaki duygu bağı, romanın kişisi olan kişinin  meta bakışından daha fazla birbirlerine benziyorlar. 3 farklı tarihte, kadınların ortak özelliği hiçbirisi kendisini Özne olarak  yaşayamıyor, bulundukları, devindikleri sosyal kültürel normlar, beklentiler onları kendi varoluşlarının derin depresifliğine çekmiş, nehirde akıntıya kapılmış gibiler, buna karşı çıkmak değiştirmek isteseler de o kadar direnç gösterecek ruhsal olarak güçlenmelerinde onların varoluşunu destekleyecek insanlar, ilişkiler mevcut değil,

***

*Sinemanın kamusal alanda görünürlüğü; 2002

*Romandan Sinema dilinde gösterilmesinde ve rollerin dağılımı ve sürekliliğini kontrol eden iktidar kişisi; Stephen Daldry

*Meryl Streep ( Newyorklu Clarissa Vaughan, Şair ve Roman Yazarı  Aids hastası Richard Harris’in sevgilisi, ev arkadaşı arası bir pozisyonda. Duygusal olarak aşık olan Richard, Clarissa ise arkadaşını hastalık sürecinde destek olmak için yanında duygusal olarak kendini uzak hissediyor.)

*Julianne Moore (Laura Brown, Mrs.Dalloway’ı okuyan okur rolünde, 1951’de zamansal olarak, mekansal olarak Los Angeles’da

*Nicole Kidman ( Virgina Woolf rolünde) 1923’de zamansal olarak, Londra’da

* Richard Brown ; Ed Harris rolünde, (Şair ve Roman Yazarı,  Aids hastası) 2001’de zamansal olarak, mekansal olarak New York’da

*Ana rollerin dışında ikincil rollerde daha alt kategoride sinema kamerasında daha önemsizmiş gibi rolde, bunu sanatsal formda normalleştirme girişimiyle daha az bahsedilen kişi rollerindeki diğer insanlar;, Johny C.Reilly,Stephen Dillane,Jeff Daniels,Miranda Richardson,Allison Janney,Toni Collette,Clare Danes,Eileen Atkins adlı insan karakterleri. Bu insanlar herhangi bir görev tanımlamasıyla kısa süreli ana karakterlere göre daha az kullanılmış olan nesneleştirilmiş insanlar. Bu insanlar hangi rolde olacaklarına iktidar ilişkisi kurulumundaki iktidar kişisi karar veriyor ve onlar da itaat etmek zorundalar, çünkü sanat yapmak için itaat etmeleri kendilerine öğretilmiş.

*Roman yazarı: Michael Cunningham’ın The Hours adlı romanından uyarlanmış.

Sinemanın Konusu;



Tema;

*Virgina Woolf’un yaşamından bir kesit, fiziksel varlığını bitirmesinin hazırlık süreci,  bitirmesinin anlatımı

Zaman; Bugün, tek bir zamanda geçen Mrs.Doalloway’ın kitap giriş cümlesi ile 3 farklı zaman, mekan, 3 farklı yaşam stilinde sıçramalar ile anlatılan depresif duygu durumunun karanlık izleri göstergesel olarak sinema diline aktarılıyor. Duygunun ağırlığı, karanlığın depresif boyutu izleyicinin ruh halinde de dibe doğru bir rahatsızlık yaratıyor. Sadece bugünde geçen 3 farklı zaman, mekan; o mekan birbirleriyle ilişkilendirilmiş bir sonuca doğru, bir bitişe doğru hazırlık aşamalarını görüyoruz. Genel bir mutsuzluk hali, yaşamın geri çekilmesi, bir kabulleniş, hayattan zevk almama, umutsuzluk, sevgisizlik, nefret, birbirini anlamayan iletişim kopukluklarının yarattığı bir atmosfer genel olarak sinemada kopuk zihin hallerinin bir yansıması gibi aktarılmış.

 

Lineer Zamanda atlanan 3 zaman, 3 mekan, 3 farklı insan türevlerinin toplumsal ilişkisizlik temassızlığının göstergeleri;

1923; Londra; Virginia Woolf, Yazar rolünde, kitabının ilk cümlesini düşünüyor, eşiyle konuştuktan sonra tek başına ; Mrs.Dalloway çiçekleri kendisinin alacağını söyledi” Virginia, Londra’dan gelen kardeşi için hazırlık yapmaktadır bir parti verecektir. Londra’dan eşinin ısrarı ile kendisini daha iyi hissedebileceğini düşündüğü bir kasabaya giderler. Virginia Woolf, Londra’da 2 kez intihar girişiminde bulunmuştur ve eşi onun için endişelenerek hem romanlarını daha rahat yazacağı hem de doğa ile baş başa olacağı daha az insanın yaşadığı bir kasabaya gelirler. Kendisi için burada eşi Virginia’ya bir matbaa kurar, kendi yayınevi olmuştur. Ancak Virginia sürekli kendi major depresif gerçeklik düzleminde yaşamaktadır, mutluluk ibaresi olan herhangi bir yüz ifadesi, bir durum yoktur hayatında. Bir ormanda yürürken bir serçenin ölümü onu etkiler, kardeşinin çocukları ona ölüm töreni hazırlamışlardır. Serçenin ölümüyle kendi ölümünü ve yok oluşunu imgeler, tıpkı o kuş gibi toprağa uzanır ve nehir yatağına doğru gider kendini nehire bırakır, ceplerinde taşlarla nehir sularında kaybolur. Kendini nehire bırakmadan önce, kardeşinin gelişinden sonra tren istasyonuna gider; eşiyle tartışır, Londra’yı özlediğini, kasabada gittikçe yok olduğunu  kendisi olamadığını ifade eder.  Aslında Londra’da, herhangi bir yerde olması duygu durumunu değiştirmeyecektir, Virginia’nın  mutsuzluğu her yerde bir gölge gibi varlığını ele geçirmektedir. Sonunda eşi de onun bu isteğini kabul eder ve Londra’ya dönmeye karar verirler. Sinema aktarımında Lonra’ya dönmeden nehir kenarına giderek kendini sulara bırakıyor, sinema dili de Virgina’nın bilinç akışına benziyor, zihnin lineer bir zamanda değil, geçmiş, gelecek, şimdi algısı olmaksızın sıçrama yaptığı için sinemada benzer göstergesel bir anlatım tekniği kullanılmış. Doğrusal bir zaman, mekan çizelgesi olmadığı için izleyicinin dikkatini dağıtıyor bu durum. Sinema hakkında kritikleri okudum, anlatıcı kişiler de sinemadaki karakter ve zamanları tam olarak irdeleyememişler, anlatım ve anlaşılmayan bir anlatım dili olduğu başkalarının gözlemlerinde de açığa çıkıyor. Bunun yerine göstergesel anlatımın sinematografik olarak doğrusal bir zamanda önce 1923’deki insanları ve Londra’yı, sonra 1951’deki insanları ve Los Angeles’ı; en sonunda 2001 sürecini Newyork’u anlatması sinemayı daha anlaşılır kılabilirdi. Bu şekliyle izleyicinin duygu ifadeleriyle iyice ağırlaşmış insan portlerindeki mutsuz varoluşların neden öyle olduğuna dair detaylı bir anlatım sunmaksızın sadece sonuçların olgusal olarak aktarılması izleyicinin duygu durumunu olumsuz etkiliyor, bir süre sinemanın dekandans etkisinden çıkmak mümkün olmuyor, herhangi bir etik, estetik kaygı taşımadan sadece senaryo yazan ve sinematografik hale getiren kişilerin bu kişiye senaryolaştıran diyebiliriz kendi dürtü, arzusuyla bir hamlede yaptığı bir sinema gibi olmuş. Sinemayı baştan sonuna dek anlamsız, gereksiz buldum, en az bu sinemayı 5 kez izlemiş, başkalarıyla izlemiş ve kritik yapmış biri olarak anlamak için ömrümden oldukça bir zaman ayırdığım söylenebilir. Bu sinemayı geçen hafta izledim, 1 haftadır bu sinema hakkında bir anlatı oluşturmaya çalışıyorum. Virginia Woolf, bir sürü kayıp vermiş, ancak burjuva yaşantısının ve ona sunulan imkanları düşününce zaten varolan imkanlarını oldukça aşmış durumdasın ve yazar olarak bugün benim satırlarımda seni var ediyorum. Keşke biraz daha yaşayabilseydin ve yeni eserlerinin varlığı mümkündü.

1951; Los Angeles; Laura Brown, Okur Rolünde, Mrs.Dalloway’ı okuyan okur rolünde, Los Angeles’da  kitabın ilk cümlesini okuyor; Mrs.Dalloway çiçekleri kendisinin alacağını söyledi” Laura, eşine doğum günü partisi verecektir. Ancak eşiyle ilişkilerinde duygusal kopukluk vardır, eşine pastayı hazırladıktan sonra oğlunu bakıcıya bırakarak bir otel odasında ilaçları içerek intihar etmeyi düşünür, bunu gerçekleştiremez. Oğlu ilerleyen yıllarda bir şair, yazar olur. Clarissa Vaughan’ın eşi Şair ve Roman Yazarı  aids hastası Richard Harris olarak karşımıza çıkıyor.

        2001; Newyork’da, Clarissa Vaughan,( Mrs.Dalloway karakteri, romanın karakteri) “ Sally, sanırım çiçekleri kendi alacağım” diyor.

    Şair ve Roman Yazarı  aids hastası Richard Harris,  Annesinin gerçekleştiremediği onda büyük travma yaratmış olan bu çocukluk anısı aids hastası olduğu sırada içtiği ilaçlarla bilinç dışından tekrar ruhunda tekrar vuku buluyor ve annesinin gerçekleştiremediği intiharı fiilen evin penceresinden atlayarak gerçekleştiriyor. Burada Clarissa Vaughan’ı uyarıyor, ilaçlardan dolayı böyle olduğunu ifade ediyor, ancak tiatral konuşması sevgilisi ya da eşi rolünde bulunan Clarissa’nın katatonik bir şekilde sadece izlenimci olarak bakıyor, elinden hiçbir şey gelmiyor yaklaşsa belki durdurabilir, o sırada atlıyor ve hayatını sonlandırıyor Şair ve Roman Yazarı  aids hastası Richard Harris



Psikanalitik, sistemik, bütün ruhsal çözümleme yöntemlerinin kısmen farkında olduğu kısmen görmezden geldiği bir olgu;  İnsanları tedavi etmek amaçlı kullanılan birçok ilacın insan yaşamını tehdit ettiğini ve ölüme sürükleyebildiği görülmektedir. Belki de bu sinemadaki tek anlatılmak istenen unsur buydu; Bazen derin bir travmayı açığa çıkarmak için bir film yapmanız, bir roman yazmanız, sayfalarca bir sanat eseri yaratmanız gerekebilir.

 Şair ve Roman Yazarı  aids hastası Richard Harris’ı burada söylediği gibi “Xanax ile Ritalin’i birlikte içtim” diye Clarissa’yı uyarıyor, çünkü öfke krizine girdi. Onu öldüren şey ne aids, ne depresyonuydu, onu öldüren şey içtiği ilaçlar; Xanax ile Ritalin’i içtikten sonra kendini pencereden atıyor Richard Harris.

 

Richard Harris, hayatına son vermeden önce çocukluğunu imgeler, annesinin kendisini öldürme isteği duymasının travması onda derin yaralar bırakmıştır. Bu sinemada gösterilmek istenen önemli 2.unsur; travmaların ebeveynlerce çocuklarına aktarımı, sevginin aktarımından daha fazla travmaları insanın yaşamında belirleyici, seçimlerinde, ölme biçiminde bile anneden aktarılmış çocuğa travmanın etkisi anlatılıyor.

Richard’ın eşi Clarissa, Richard’ın annesini buluyor ajandasından.

Richard’ın annesinin ifadesi, “ Ailenizdeki herkesten uzun yaşamak çok korkunç Bayan Vaughan” bu ifade Virginia Woolf’un da sonunu hazırlayan şey, açıklanamamış olan derin ızdıraplarının sebebi, en sevdiğiniz insanlar artık hayatta olmadıklarında geride kalanın tekrar hayatı tam olarak yaşaması suçluluk duymanın ağırlığının yaşattığı derin uçurumlarla mümkün. Karakterlerin ortak varoluşsal dramı da bu; farklı zamanlarda farklı şehirlerde 3 kadının varoluşsal sancısı aynı, geride kalan Özne Kadın, hayatı yaşayabilmek, varolmak için mutlu olabilmeyi sürekliliğini sağlayabilmesi ancak mutsuzluğunu aşması ile mümkün.

Clarissa; Richard’ın babası da ölmüştü

Richard’ın annesi; “Genç yaşta kanserden öldü. Richard’ın kız kardeşi de öldü. Kendinizi değersiz hissediyorsunuz, bu size değersizlik duygusu veriyor. Siz hayattasınız ama onlar değiller.”

Clarissa “Bayan Vaughan”; Şiirlerini okumuş muydunuz?

Richard’ın annesi; “ Evet, romanını da okudum. Romanda beni öldürmüş, bunu neden yaptı?”

Clarissa; “ Richard’ı çocukken bıraktınız”

Richard’ın annesi; “ 2 çocuğumu da bıraktım, onları terk ettim. Bazen kendinizi bulunduğunuz yere ait hissetmezsiniz bir otel odasına gittim kendimi öldüremedim. 2 çocuğum olduğunda onları terk ettim. Ölüm vardı, ben Hayatı seçtim.”

***

Virginia’nın son sözleri eşine, nehire kendini bırakırken, bıraktığı mektup; “ Sevgili Leonard cesaretle hayatın yüzüne bakmak ve ne için olduğunu bilmek. En sonunda bunu bilmek Onu O olduğu için sevmek ve kaldırıp bir kenara koymak. Leonard aramızda her zaman yıllar vardı. Her zaman yıllar, her zaman sevgi, her zaman saatler.”

***

anlatının tarihi son nokta; 26.12.2023 saat: 04.00

Anlatım; Mehtap Kılıç Aziza La'Ra Kuğu

 

 

Yorumlar

Tüm zamanlar