Varolmanın Dayanılmaz Hafifliği

 




Eserin yayınlanma tarihi roman olarak : 1984, Fransızca olarak yayımlanıyor, çekçe yayınlanması 1985 yılı.

Eserin sinema uyarlaması : 1987

Eserin geçtiği tarihsel arkaplan : 1968 Prag Baharı, daha sonra Sovyetler Birliği’nin Çekoslavakya’yı işgali

Eserin geçtiği şehirler : Prag, Paris, İsviçre, Kamboçya

Yönetmen : Philip Kaufman

Senaryo ( Edebiyat uyarlaması ) : Philip Kaufman, Jean Claude Carriere

Oyuncular :

*Tomas ( Daniel Day Lewis ) : Beyin Cerrahı rolünde Prag’da ilkin devlet doktoru rolünde.  Oğlundan uzaklaşarak,  Sofokles’in Kral Oedipus ve Freudiyen Oedipus kompleksine kafayı takmış durumda. İlerleyen süreçlerde yazdığı metinden geri adım atmadığı için Sovyet Yönetimi tarafından hakaret gerekçesiyle görevden uzaklaştırılıyor, boyacılık yapmaya ve daha sonra da Tereza ile Kamboçya’da çiftçilik yapmaya başlıyor.

*Juliette Binoche ( Tereza rolünde)  : Tomas’la tanıştığı sırada Prag’da bir barda çalışıyor, annesinin baskısından uzaklaşmış, Tomas’ın daimi sevgilisi, eşi rolünde, fotoğrafçı kimliği var. Sabina ile dostluk geliştirdikten sonra bir ara Gazeteci Fotoğrafçı rolüne geçiş yapıyor, daha sonra tekrar bara dönüyor, en sonunda Kamboçya’da çiftçilik yapıyor.

*Lena Olin ( Sabina) : Tomas’ın ikincil görüştüğü sevgilisi ve bağımsız sanatçı kimliği olan bir ressam, obje olarak aynalarla daha sık çalışıyor.

*Derek De Lınt ; Frank : Sabina’nın ikincil sevgilisi konumunda Prag’dan sonra Cenevre’ye gelen Sabina kendisiyle aynı süreçte sığınmacı olarak gelmiş olan diğer göçmenlerle birlikte bir toplantıda tanışıyorlar. Evli ve bir üniversitede profösör, kızı ve eşiyle tatminkar olmayan kurumsal bir evlilik ilişkisi olan bir adam ancak Sabina için eşini terk ediyor.

 

 


 

Konu ve akış :

1968 Prag Baharının yaşandığı dönemde ülkede özgürlük rüzgarları esmekte, düşünceler ve hayatlar olabildiğince kuralsız ve özgür. Bunun cisimleşmiş hali Tomas’da görünüyor. Tomas Oedipus Kompleksini çözümlemiş ve cinsel olarak dürtüsel eylemleri olan, yoğun beyin cerrahlığı anksiyetesini bastırmak için, kadınları cinsel arzu nesnesi olarak gören ve bundan rahatsızlık duymayan bir Özne rolünde. Yönetmen, senarist, Milan Kundera dahil ve oyuncuların hiçbiri feminist bir başkaldırı diline, göstergeye, bilince sahip değil. Sinemada bütün akış boyunca olaylar ve akış erotizmin savaşın yerine geçtiği bir eril işgal olarak betimleniyor, Milan Kundera baştan sona Freudiyen bir kabullenişle bunu anlatmaya çalışıyor. Philip Kaufmann’da anladığı şekilde Freudiyen dil ve göstergesel anlamı hiç değiştirmeden sinematografik olarak aktarıyor. Hiçbir kadın nesneleşmiş olmanın dışına tam çıkamıyor, sadece Teresa zaman zaman içsel çatışmalar yaşasa da tam olarak kendisi üzerinde denetim kuran iktidar kişisi çok eşli saplantılı Tomas’ın hayatından çekip gitmiyor. Hep bir aptal aşık kadın rolünde ve asıl merkezdeki arzulanan kadın olmanın verdiği gururuyla Tomas’ın eşi olmaktan memnun görünüyor. Bazen ileri derecede aldatılmış olmanın acısını histerik saldırgan eylem biçimi olarak erotizmini abartarak erkeği kontrol etmeye çalışsa da feminist bir bilince sahip olmadığını görüyoruz. Gerçek hayatta da hiçbir sinema filminde de Juliette Binoche’nin feminist olduğuna rastlamadım. Çok rahat kendi bedenini fetiş nesnesi haline getirebildiği için de popüler ikon haline gelmiş durumda.

 

Doktor birlikte olduğu Sabina ile tanıştırıyor Juliette’yi bir arkadaşı olarak. Ona yardımcı olmasını fotoğraf çektiğini ve fotoğraflarını yayınlamasına yardım ederek bir işi olabileceğini söylüyor. Sabina ile Juliette arasında bir dostluk başlıyor, ancak Juliette şüphelense de Doktorun kendisini sevdiğini ve Sabina ile birlikte olmadığına inanıyor.

 

*Tereza : “Bir köpeği Anne Karanina’yı sanırım senden “Tomas’dan” daha çok seviyorum. Ondan bir beklentim yok, onun değişmesini istemiyorum, ne ise o olarak seviyorum…”

*“…Sevgi insanın gücünden vazgeçmesi demektir...”

*”…aşklar da imparatorluklar gibidir; aşkın dayandığı fikirler dağıldığında aşklar da biter.”

*”… Âşk bir kadının, dilindeki ilk sözcükle şiirsel belleğimize girmesiyle başlar…”

 


*37.dakika Juliette Binoche Sabina ile birlikte olduklarını kabus olarak rüyasında görüyor doktorun yanında uyurken birden uykudan irkilerek uyanıyor. Doktor onu yatıştırıyor, ona yavaş yavaş aşık oluyor. Hiçbir kadınla birlikte uyayamadığı halde Juliette’nin elinden tutarak şefkatli bir şekilde ona sarılıyor, kulağına şiir fısıldıyor, onu rahatlatarak uyumasını sağlıyor.

“Şimdi uyursun kollarımın arasında uyu

Bir yavru kuş gibi

Süpürgeliklerin arasında bir süpürge gibi

Minik bir papağan gibi

Islık gibi

Küçük bir şarkı gibi

Bin yıl önce orman içinde ormanın söylediği bir şarkı gibi”

*

51.dakika : Doktor Tomas, Tereza ile evleniyor, ancak evlilik sırasında gülme krizine girdikleri için evlilik memuru onların kutsal evlilik törenini yapmaktan vazgeçiyor. Aslında orada küçük domuza gülüyorlar, memur kendisiyle ve ritüel konuşmasıyla alaya aldıklarını düşünüyor, bir yanlış anlama ile düğünün kutsal töreni yarım kalıyor.

Sinema boyunca Doktor Tomas, Sofokles’in trajik yapıtı Kral Oidepus Kitabından ve Oedipus kompleksinden bahsediyor sık sık. Babasını yanlışlıkla öldürüp annesiyle birlikte olma mitine dayanan Oidepus kopmpeksini bir yayıncıya yazdığı yazıyı götürüyor. Yayıncı Sosyalist Sistemde yaşadıkları için bu eserin özgürce yayınlanacağını belirtiyor. Sosyalist Sistemden önce yasaklanan birçok eserin geri iade edilerek özgürlüklerine kavuştuğundan bahsediyor.

*

54.dakika: Tereza bu sefer Doktor’un yayıncıdaki editör kadın ile birlikte olduğunu ve kendisini aldattığını aslında çok eşli bir erkek olduğunu ve kadınlara sürekli arzu nesnesi olarak baktığını fark ediyor bu durum acı çekmesine ve kendini aldatılmış hissetmesine neden oluyor. Zihninde sürekli birlikte olduğu erkeğin başka kadınları arzulamasının kendisi için nasıl acı verici olduğunu bedeninde ve ruhunda aldatılmış olmayı hissediyor.  Doktor Tomas, hiçbir aşamada birlikte olduğu kadınlara dürüst davranmıyor, en sevdiği kadını da aldatıyor. Bu durum Kadınlara saygı duymadığını ve çok eşli olmasına rağmen tek eşli görüntüsü vererek sadece kadınların onu aldatmadan her birinin hayatında özel olduğunu hissetmek istiyor. Ancak kendisi bu konuda dürüst değil, belki çok eşli olduğunu kabul etse kendisi gibi çok eşli olan bir kadınla acı çektirmeden birlikte olsa problem olmayacak. Heteroseksüel zihinli ve ataerkil zihinli olduğu için kadın bedeni erkeğin merceğinden tanımlandığı için ne Milan Kundera ne de sinemanın anlatım dili feminist bir okuma, izleme olanağı sunmuyor. Kadınlar sinemada arzu nesnesi olarak erkeğe göre şekillenen bedensel formlar olarak sunuluyor.

*

1 saat 6 dakika :Ruslar Dupçek’i görevden aldı. Çekler askeri birliklere direniyor.

*

1 saat 44. Dakika: Teresa Doktor Tomas’ın Sabina ile Cenevre’de buluştuğunu anlıyor. Sabina Cenevre’de kendisine iş arıyor, ancak başvuru yaptığı gazete ilgilenmiyor sadece çıplak kadın fotoğraflarının ilgi çektiğini savaş fotoğraflarının ilgi çekmediğini söylüyorlar. Bunun üzerine Teresa Sabina ile buluşuyor, birbirlerinin çıplak fotoğraflarını çekerken kadınca bir anlayıştan ziyade sinsice bir anlama çabası var. Her ikisi de feminist değil, her ikisi de Tomas’tan vazgeçemiyorlar ve onun arzu nesnesi konumundalar. Sabina sürekli bulunduğu mekanları, şehirleri terk eden, ilişki kurduğu insanları da terk eden, terk etmekten haz duyan bir kadın. Cenevre’de Çek Halkı üzerine mücadele toplantısında bir profösör ile tanışıp aralarında cinsel birliktelik oluyor. Farklı şehirlerde birlikte oluyorlar, Profösör eşinden ayrılma kararı alıyor, ancak bu karar Sabina’nın umrunda olmuyor, o yine Tomas ile buluşuyor. Tomas evine döndüğünde Teresa’nın veda mektubu ile karşılaşıyor.

“ Hayat benim için çok ağır senin içinse çok hafif. Bu hafifliğe bu özgürlüğe dayanamıyorum. Yeterince güçlü değilim. Prag’da sadece sana âşk için muhtaçtım. İsviçre’deyse her şey için sana bağımlıyım. Beni terk etsen ne yaparım? Ben güçsüzüm. Güçsüzlerin ülkesine geri dönüyorum. Özür dilerim ama Karenina’yı aldım ( Köpeğin adı Anna Karenina)

*

1.56 dakika: Tomas Prag’a geri dönüyor Teresa’nın yanına gidiyor. Bu defa Oedipus hakkında yazdığı yazıda komünist liderlerin oedipus karmaşası yaşadıklarını bu nedenle anneleriyle birlikte olmanın cezasının farkında olan Oedipus gibi kendi gözlerini liderlerin oyması gerektiğinden bahsediyordu. Yazıdaki ifadelerini geri alması gerektiği, komünist liderlerin bu durum hoşuna gitmediği bildiriliyor. Tomasa’ya sen bilim adamısın, yazar değilsin , gazeteci, siyasetçi değilsin sadece doktorsun bu senin için önemsiz bir konudur diyor yetkili. Tomasa ise kendisi için bu konunun önemli olduğunu ve yazıdaki ifadelerini geri almayacağını bildiriyor.

*


Yağmurda Teresa ile yürüyorlar. İnsanların kendi düşüncelerini özgürce ifade edemediklerinden yavaş yavaş kabul edici bir tavır gösterdiklerinden bahsediyor Tomasa. “ “Korkaklık yavaş yavaş kural olmaya başladı.” İçişleri Bakanlığından kendisine uyarı için geliyorlar, en iyi ülkede beyin uzmanı cerrah olduğunu bildiriyorlar. “Komünistlerin kendi gözlerini çıkarmaları gerektiğini düşünüyor musunuz? Sizi bulunduğunuz görevden almak istemiyoruz. Yazınız antikomünist histeriye katkı yaptı, sizi yayıncınız kullanmış olabilir bu konuda. Kimse bir doktordan siyasete karışmasını beklemez. Siyasi olarak şüpheli birinin beyin ameliyatı yapmasına izin verilmez. Burada yeni bir açıklama mektubu var ve imzalamanızı tavsiye ederim. Entellektüellerin olumsuz fikirlerinden bir anlık etkilendim, Komünist Partiye sadakatimi ve Sovyetler Birliği’ne hayranlığımı ifade ederim.” demesi ve imzalaması beklendi. Ancak Tomasa imzalamadı ve kağıdı buruşturdu.

*

Tomasa yine başka bir kadınla Tereza’yı aldatıyor. Tereza yine acı çekiyor.

“ Senin için aşk başka seks başka. Nasıl bir kadını sevmeden onunla sevişebiliyorsun bunu anlamıyorum. Bunu ben denemiş olsam kabul etmezdin, benden ayrılırdın. Keşke senin gibi olabilseydim. Duyarsız. Güçlü.”

*

2saat 16 dakika: Sofokles Kral Oedipus yapıtını görüyor mühendisin evine gittiğinde Tereza. Bu kitap Tomasa ile ilk tanıştıklarında gece sabaha doğru elini tutarken eline tutuşturduğu kitaptı. Mühendis ile eski çalıştığı yeniden çalışmaya devam ettiği barda tanıştığı Mühendisin evinde.

*

*Tomasa ve Teresa Kamboçya’da köyde yaşamaya ve tamamen çiftçilik yapmaya karar veriyorlar. Önce köpeklerini kaybediyorlar, sonra bir gece yakın bir eğlence mekanından geri dönerken yağmurlu havada kaza yapıp ölüyorlar. Haberi Sabina bir mektupla öğreniyor.

*

Oedipus Kompleksi : Oedipus kompleksi, Freud'un psikanalitik teorisinde bulunan 3 ila 6 yaş arasındaki çocukların karşı cinste yer alan ebeveyne karşı romantik duygular beslemesi ve kıskançlık hissetmesi durumudur. Bu durum çocukluk döneminin en önemli bir parçası olarak kabul edilir.

Freud “Dostoyevski ve Baba Katilliği” adlı denemesinde, Shekespeare’in Hamlet’inde  “Oidipus Kompleksi” ile anlaşılabileceğini ifade eder. Freud’a göre bir eril çocuğun ilk cinsel arzuları anneye yöneliktir ve burada baba rakip durumdadır. Bu sebepten çocuk bilinçdışı bir arzuyla babanın ölmesini ister.

*

Varolmanın dayanılmaz hafifliği kitabında Milan Kundera oidipus'un trajedisini yorumlayışı ;

"....Çocukken terk edilen Oidipus, Kral Polybos  tarafından büyütülür. Oidipus, bir gün bir dağ yolunda atlı birine rastlar. Aralarında kavga çıkar ve Oidipus atlıyı öldürür. Kraliçe Epikaste'nin kocası ve Thebai kentinin kralı olur. Dağlarda öldürdüğü adamın babası, yatağına girdiği kadının ise annesi olduğundan haberi yoktur. İlahi Tanrısal adalet, halkına veba hastalığını musallat eder ve bu salgın hastalık nedeniyle onlara büyük acılar çektirir. Oidipus halkının çektiği acıların nedeninin kendisi olduğunu anlayınca kendi gözlerini kör eder ve o kör haliyle Thebai'den uzaklaşır…”

Milan Kundera, halkına kötülük yapan liderin sorumluluk duyarak kendi kendini cezalandırması gerektiğini anlatmak istemesidir. O günlerde Çekoslokavya'da komünist rejim liderlerinin faşist liderlere dönüşerek, özgürlük yerine kontrolcülük ve yasaklayıcılık getirdiğini bu nedenle kendini cezalandırması gerektiğini düşünür. Bunun cisimleşmiş hali de Tomasa’nın tavrında ortaya çıkıyor. Kitap boyunca ve sinema süresince  Sofokles’in Kral Oidipus eserine göndermeler ve sembolik bir anlatımla sinematografik bir dilde aktarıyor. Burada tekrar ifade etmek gerekir ki, ne Freud, ne Milan Kundera ne de sinemanın dili Feminist bir bakış açısında, anlatım diline sahip değil. Bilimsel ve eleştirel olduğunu ifade ederken eserin tam tersine Feminist cepheden kadının nesneleşmesi, eril tahakkumle tanımlanmasının normalleşmesini izlemiş olduk. Milan Kundera’nın kendisi erotizmi bir karşı çıkış unsuru olarak tanımlamasına rağmen eril bir mercekten bakıldığından muhalif olduğu söylenemez. Kadınlar genel olarak bu sinema dilinde zavallı varlıklar erkeğin beğenisinin ve arzusunun nesnesi durumundalar. Hiçbir Kadın Özne olarak var olmuş değil, erkek tarafından hep bir onaylanma ihtiyacıyla eylemde bulunuyor.  Bu sinemada ne bir âşk ne de bir sevgi anlatımının aktarımının olmadığını, baştan sona yanlış kurgulanmış rahatsız edici bir metin ve anlatım içermektedir.

 

Feminist Psikanalitik Sinema Analizanı : Mehtap Kılıç Aziza La’Ra Kuğu ŞANS

Tarih : 21.082024 / 27.08.2024 arasında oluşturdum, emek verdim anlamak ve yazmak için, zamanımı harcadım. Bir kitap formuna daha sonra getirebilirim blog yazılarımı.

Saygı duyarak okuduğunuz için saygılarımla…

 

Yorumlar

Tüm zamanlar