Porto Sinemasında Erotik Âşk Tutkusu ve Anton Yelchin’in Trajik Ölümünden arda kalan
Mati
Varginier :
“
Âşıkların birbirine söylediği her yalan er ya da geç gerçekleşir.” Proust
*
Porto Sinemasını kritize etmeden önce rol
dağılımındaki baş aktörlerden birisi olan Anton Yelchin’in 27 yıllık üretken
yaşamı ve trajik ölümünden bahsetmek istedim. Sanatın trajediden doğduğunu
düşünen bir Feminist Psikanalist Nietzsche’ci bir Sinema Analizanı olarak Anton
Yelchin’in kıpkısa hayatı kapitalist üretim tarzının yarattığı insan hayatını
değersizleştiren otomobil endüstrisinin çılgın üretimlerinin yarattığı
sonuçları anlamak için de iyi bir örnek. Ünlü ve zengin olmak sinema sanayi
endüstrisi ile bir aktörün ölümden sıvışmasını daha uzun yaşamasını daha
doyumlu daha tüketici arzularla haz içinde gebermesini sağlamadı. Bunu zaten en
son Dünya gezegeninde pandemi sürecinde virüsün binlerce insanı sinsice
öldürmesinden de ders alınmış olmalıydı. Şimdi de genç insanlar virüse karşı üretilmiş
olan aşıların yarattığı yan etkilerle ölmektedir. Her ne kadar modern tıp bunu inkar
etse de gerçek bu.Ancak tam da bu noktada kapitalist ahlak kendi kuyruğunu
yiyen yılan misali kendi arzusunun kurbanı olmaya devam ediyor. Üretilen
herhangi bir kapitalist arzu nesnesi üretilirken insan hayatı için
oluşturabileceği risk faktörü en önemsiz ayrıntı olarak karşımıza çıkıyor.
Üretim ilişkilerinin temel güdüsü nasıl daha kapitalist zengin yapabilir bu
ürettiğimiz otomobiller, evler, şehirler, alışveriş merkezleri, sinema
endüstrisi, kimya endüstrisi…kapitalist ekonomik yasaların üretici firmalarının
kâr marjını arttırmak arzusu dışında bir kaygılarının olmayışı tam da Karl
Marx’ın söylemini doğruluyor. Üretilen ürüne ve tüketicilere yabancılaşma,
insan sadece kullanılabilir bir nesne formuna indirgenmiş durumda. Bu durumda
Sosyalizm, Anarşizm, Komünizm, Yeşil Sol, Feminizm, Varoluşçuluk, Foucault
Yapısalcılığı gibi Politik Muhalif Diyalektik Düşünüş tarzı, muhalif sistemler
sadece sistem tarafından ezilen bireylerin, kitlelerin kurtuluşu olduğunu
düşünmüyorum. Herkesin daha sağlıklı bir toplumsal sistemde var olabileceği,
insan ömrünün ve doğadaki tüm canlılar, ekosistemin değerli olduğu bir toplum
modelini de gerçekleştirmeyi olumsallıyor. ( Buradaki “olumsallık” ifadesini
Sartre’ın olumsallık düşüncesi bağlamında ifade ettim.)
*
Anton
Yelchin ve Trajik Ölümü
Anton Yelchin Rus Yahudi kökenli bir
aktör. Stalin yönetiminin Yahudilere uygulanan baskısından mülteci olarak Amerika’ya
sığınan ebeveynleri artistik buz paten kareografisti ve patinaj dansçıları.
Yelchin buz patinajına hiç ilgisi olmayarak sinema eğitimi alıyor Güney
Kalifornia Üniversitesi’nde. Doğuştan
kistik fibroz teşhisi ile doğuyor. (akciğerlerden mukusun temizliğini
engelleyen ve Staphylococcus aureus bakterilerin akciğerlere yerleşmesine sebep
olan ve enfeksiyonun yayılmasına neden olan otozomal resesif bir şekilde
kalıtsallaşan genetik bir hastalıktır .)
Anton
Yelchin nasıl öldü?
Bahçe
kapısından içeri girerken park ettiği otomobil hareket etti. Yelcihn 2.5 tonluk
otomobille kapı arasına sıkışarak yaşamını yitirdi. Yelchin, arabası park
pozisyonunda değilken, arabasından dış kapı ile posta kutusunu kontrol etmek
için çıkmış, 2.5 tonluk 2015 model jeep grand cherokee de ağır ağır geri
kayarak tüm ağırlığıyla onu demir parmaklıklarla birleşen duvara sıkıştırmış.
19 haziran 2016 günü travmatik asfiksi nedeniyle hayatını kaybetmiştir Yelchin.
Ölümünden çoğu kimse geleneksel vites kutusu tasarımından farklı bir tasarım
geliştiren grand cherokee üreticisi fiat chrysler’i sorumlu tutar, firma da
yeni serilerde bu dizaynı üretmemiş. 2014-2015 modellerinde daha küçük alan
kullanmaya yönelik bir vites kolu geliştirilmiş, ancak bu kol sadece ışıkla göz
hafızası'na bilgi vermektedir. El, vitesin hangi konumda olduğu alışkanlığını
kazanamamaktadır. Arabanın bazen park pozisyonuna geçmediği, park pozisyonundan
da kendiliğinden çıkabilmektedir. Otomatik
vitesi p konumuna almadan, el frenini çekmeden araçtan çıkmış. Uzun süre
boyunca yardımına kimse gelmediğinden olay yerinde can vermiştir. Genellikle
insanlar kapitalizm refleksiyle hareket eden varolduğu sistemle uyumlu homosapiensler
özellikle arabalarıyla özdeşleşip yanından geçtiği insanın, öldürdüğü kedi,
köpeğin üzerine basıp geçebilir. O
sırada sadece kendi aracına hipnotize durumdadır, tıpkı piano forte
uygulayıcısının kendi nesnesiyle özdeşleşmesi hipnotik bir moda geçmesi gibi.
Araba kullanan kişiler de hipnotik bilinç seviyesine geçtiklerinden genellikle
cinayet işlemeleri muhtemel. Araba üreticileri konformizm ve pazarlama satış
tekniklerine odaklanmış olduklarından onlar da kendi ürettikleri ürünlerden
insanların ölebileceği ihtimalini düşünmek istemezler. Tıpkı hastalık üretip
sonra onu yok etmek üzere ilaç sanayinin ve kimya sanayinin sürekli kimyasal
haplar üretmesi ve insanları hastalık ve ilaç bağımlısı yapması gibi. İnsan
bedeni üzerindeki denetim mekanizmaları insanın sağlıklı bir varlık olmasına
değil sağlıksız bir varlık olmasına sebep olabilecek üretimler gerçekleştirir.
Yine tıpkı her an depremle yıkılan görkemli villalar, evler, alış veriş
merkezleri tasarlayan inşaat yatırımları gibi. Onlar da bir şekilde
zenginleşmek ve kapitalist olmak için hipnotize olmuşlardır.
Vites pozisyonunun göz
hafızası kadar el hafızası'na da hitap etmesi gerekir. Bu bir kapitalist üretim
hatasıdır, Fiat Chrysler, Grand Cherokee üretimini, bu ölüm sonrası üretimini
durdurmamış, umrunda da olmamış.
"Burying the ex" filminde oynadıktan
2 yıl sonra filmdeki sahnede mezarlığın yakınında ölüyor. Max sevgilisi Olivia'nın
daveti ile "yaşayan ölülerin gecesi"ni izlemek için hollywood forever
mezarlığında buluşurlar, bu sahnenin yakınında mezarı olacak göl kenarı görünmektedir.
27 yaşındaki oyuncu rol
yaptığı sinemalar ; Rise ( Basil), Rememory ( Todd), We Dont Belong Here (
Maxwell Green), Star Trek Beyond ( Chekov), Porto ( Jake Kleeman) adlı 5 sinema
öldüğü zaman vizyona girecek sinemalardı.
*
Yönetmen
:
Gabe Klinger
Sinemanın
geçtiği şehir : Portekiz’de Porto
Sinemanın
kurgusal zamanı ve göstergesel anlatım dili: Sinemanın göstergesel
işitsel kurgusu, duyguların
tıpkı akışkanlığı gibi nasılki aşkta zaman mefhumu yoksa bu sinemada da âşık özneler
zamandan kopuk aynı mekânlarda farklı zamanlarda, belleksel çağrışımlarıyla benzer
karşılaşmalar tekrarlanıyor. Flashback ve Flashforward kurgusu
ile ileriye ve geriye sıçramalarla eksik kalan bir duyguya kameradan yeniden bakmak,
söylenmek istenen ve anlatılmak istenene geri dönmek gibi işleniyor.
Senaryo : Larry Brüt,
Gabe Klinger
Yapımcı : Jim Jarmusch,
2017 yılında yayınlanmıştır.
Rol dağılımı :
Oyuncular :
Anton Yelchin ( Jake
Kleeman) : Mati’ye âşık rolunde, geçici işlerde çalışarak hayatını sürdürüyor.
Mati Varginier ( Lucie Lucas) : Yüksek Lisans yapan arkeoloji
alanında, bir profesörle ilişkisi ve evliliği olan ayrılan, Jake’e âşık olan
kadın rolünde.
Paulo Colatrê : Joâo (
Mati’nin profesör hocası ve evleniyorlar ayrılıyorlar, bir kız çocukları
oluyor.)
Mother : Françoise
Lebrun ( Mati’nin annesi rolünde)
*
Konu
ve akış :
Mati
: 32
yaşında Portekiz’de Arkeoloji yüksek lisansı yapıyor. Sevgilisi bir Profesör
ancak ona duygusal bir şeyler hissetmeden onun desteğiyle Sorbonne’de bir dönem
eğitim almasını sağlıyor onun akademik durumundan dolayı ilerleyen süreçlerde
Jacki yerine Joao ile evleniyor ve 1 kızı oluyor. İlerleyen süreçlerde bu adamı
sevmediği için ayrılıyor, kendini zorladığı evlilik uzun sürmüyor.
Jake
: 26
yaşında geçici işlerde çalışıyor.
23’
15’’
Mati’nin yoğun
duyguları rasyonel akıl yürütmesinden dolayı geri çekiliyor Jacke’e karşı çünkü
uzun sürmeyeceğine inanıyor duygularının. Ancak Jake saplantılı bir âşığa
dönüşüyor sürekli kadını takip ediyor, evine zorla girmeye çalışıyor, onu terk
etmesine tahammul edemiyor, başka bir şey düşünemez yapamaz hale geliyor, bir
Mecnun âşık gibi aptallaşıyor. Mati’nin kölesi olmaya hazır, mazoşist bir âşık.
Mati de biraz sadist davranıyor Jackie’e birden onunla tanıştıktan yoğun
duygular yaşadıktan bir süre sonra ortadan kaybolup gidip profesörle evlenip
çocuk yapıyor, ancak mutsuz ve bitecek bir ilişki bitiyor sonunda, aklında hep
Jake’ye kavuşmak var.
26’
55’’
Profesör Joao eşiyle
ayrıldıktan sonraki süreçte zorla eşini ve kızını görmeye geliyor. Bu durumdan
oldukça rahatsız Mati, ondan uzaklaşmak istiyor ve onu bir daha görmek
istemiyor. Ancak hukuk kuralları çerçevesinde kızıyla görüşebileceğini ifade
ediyor.
28’
Arkeolojik kazı
sırasında Mati’nin Jake ile karşılaşma anları gösteriliyor cafe’de
buluşuyorlar.
31’
Mati annesi ile
görüşüyor ve hiçbir erkekle birlikte olmak istememenin nasıl bir duygu olduğu
üzerine feminist bir konuşma geçiyor aralarında. Annesi de anarşist ve
özgürlükçü düşünen bir kadın, Mati annesine,
“ seks ihtiyacı değil,
gerçekten bir erkek tarafından sevilme ihtiyacı duyuyor musun? diye soruyor
annesine.
Annesi : “ Hep ihtiyaç duyuyoruz birinin
varlığına, sonra da hayal kırıklığı yaşıyoruz, yalnız kalıyorsun işte.”
35’
Jake, Mati’ye kendi
hayatından bahsetmektedir. Kız kardeşini ve kendisini bırakarak, diplomat olan
ebeveynlerinin Lizbon’a gittiğini, kız
kardeşi ailesinin onaylamadığı bir eş seçmiş kendisine ve bu yüzden onunla
Portekiz’de kalmak zorunda olduğundan bahsediyor.. Jake de anarşist bir tavır
göstererek kız kardeşini desteklemiş onun âşkını ve evliliğini yaşaması
konusunda ebeveynlere karşı çıkmıştır. Bu durumda o zaman farkında olmadığı
hayatında bir kırılma yaşamıştır. Kendi hayatı da ellerinden kaymıştır, çünkü ebeveynleri
ile kalsa ev kirası vermeyecek, akademik bir kariyer yapabilir, sınıf
atlayabilir küçük burjuva arzularını biraz da olsa tatmin edebilir. Kendine bir
sürü kıyafet satın alabilir, istediği lüks mekanlarda yemek yiyebilir, seyahat
edebilir, belki araba ve ev satın alabilir. Kariyer yaptığı için maaşı yüksek
olur, anne babasının evinde kaldığı için de kendi kazancıyla küçük burjuvalığa
yükselebilir. Bu durumda Mati onu aşağılamamış olurdu, işte o öyle yapmamış.
Âşka daha fazla değer verdiği için kendi hayatını hiçe saymış, bu durumda istediği
eğitimleri alamadığı için de ve kurnaz kapitalist ticaretle zenginleşemeyecek
kadar saf, duygusal, romantik bir varlık olduğu için de geçici işlerde
çalışarak hayatını sürdürmek zorunda kalmış. Bir cafede karşılaşıyorlar,
etkileşimli bir bakışma ve hoşlanma ile birlikte olmaya başlıyorlar. Üniversite
bursuyla Portekiz’de gezen arkeoloji yüksel lisansı yapmış Mati ve geçici
işlerde çalışarak kendini var etmeye çalışan Jake arasındaki cinsel tutkuya
dayalı bir erotik âşk yaşıyorlar.
Jake : “ Peki sen neden
geç kaldın hayatı yakalamak için”
Mati : “ Ben
rahatsızlandım, delirmiştim. Hani bir şey yapmak zorunda olduğunu bilirsin,
ancak o şeyi yapmanın imkansız olduğunu bilirsin aynı zamanda böyle bir şey.”
*
Mati ve Jacke 38’
Cafe’de tanışma anı,
Mati onu evine davet ediyor. Eşyalarını taşıtmaya başlıyor Jake’e. Mati Jacke’i öpüyor onun kendisine uygun
olmadığını bilerek “ Ben deliyim, bunu yapmamalıyız” diyor
Jacke : “ ama yapıyoruz”
*
54’
Bir arkeolojik kazı
sırasında Mati meğer Jacke’i görmüş ve ondan etkilenmiş tekrar
karşılaşacaklarını her ikisi de hissetmiş, öyle de olmuş, sonra Santa cafe’de
karşılaşmışlar. Jackie, Mati’nin oraya uğrayacağını tahmin etmiş.
Jackie : “ Sen konuşmaya
başlamadan söyleyeceğin her şeyi biliyorum.”
Matie : “ Sanki
birbirimize söylediğimiz her kelime ve yaptığımız her hareket tam da öyle
olmalı”
Jackie : “ Ürkütücü
olanı söylüyorum, seçme şansımız da yok sanki…Bunun böylesine gerçek olma
sebebi bunu yapan biz değiliz. Bu bizim başımıza geliyor.”
*
Matie : “İnsani olan
her şey kaybolur, ama bazı kayıp şeyler kaybolmaz, asla kayıp değildir.”
Proust
şöyle diyor : “ Âşıkların birbirine söylediği her yalan, er yada geç
gerçekleşir.” 1
saat 2.dakika
Jackie : “ Sanırım Proust
asla okumayacağım”
Matie : “ Sanırım 50
yaşına girince tekrar okuyacağım Proust’u”
…
Tarih : 05.09.2024 / 07.09.2024 arasında oluşturdum, emek verdim anlamak ve yazmak için, zamanımı harcadım. Bir kitap formuna daha sonra getirebilirim blog yazılarımı.
Saygı duyarak okuduğunuz için saygılarımla…Referans göstermek suretiyle özgün olan yorumlayışlarımı alıntı yapabilirsiniz.
Yorumlar
Yorum Gönder